17 Ağustos 2015 Pazartesi

Titremeyi Durdurma Yöntemleri Nelerdir?



Öncelikle belirtmekte fayda var ki, insan bedeninde meydana gelen her istem dışı hareket bir titreme ya da bir hastalık olmayabilir. Örnek vermek gerekirse soğuk havada üşürüz ve dolayısıyla titreriz. Bu istem dışı bir durumdur ama kesinlikle bir hastalık değildir. Aksi takdirde bu bizim sağlıklı bir birey olduğumuzu gösterir. Başka bir örnek daha vermek gerekirse stresli yada heyecanlı zamanlarda elimizin yada ayağımızın titrediğini fark ederiz bu durumda yine bizim hasta olduğumuzu göstermez. Ancak onu heyecan ve stresten açılmışken söylemekte fayda var ki; eğer kişi herhangi bir dozajdaki stres yada heyecan anında orta yaşlarda titremiyor ancak ileriki yaşlarda bir titreme gösteriyorsa bu durum Parkinson için bir belirti olabilir. Bu birey olarak çoğumuzun dikkatinden kaçtığı için de Parkinson hastalığı için erken teşhis koymak zorlaşıyor.
Bu yazımızda asıl anlatmak istediğimiz ise hem her titremenin Parkinson olmadığı hem de hangi titremelere ne tür tedavilerin uygulandığı konusudur.

İğneyle Yakma Yöntemi: Özellikle beyin sebepli titremeleri azaltmak ya da tamamen ortadan kaldırmak için uygulanan bir tedavidir. Kişinin günlük aktivitelerini yaparken istemsiz hareket etmesinin sebeplerinden bir tanesi de beyin-sinir sistemi arasındaki zincirlemeye çekirdeklerin giriş yapmasıdır. Bu çekirdekler beynin sinir sistemine sağlıklı bir şekilde komut vermesini engeller. Dolayısıyla ortaya istem dışı titremeler yada hareketler çıkabilir. Bu rahatsızlığın en temel sebebi ise sinir sistemi ve beyin arasındaki zincirlemeye giren ve çekirdek adı verilen bir taneciktir. Çözümü ise bu taneciğin ortadan kaldırılmasıdır ki. Bu ortadan kaldırma yöntemlerinden bir tanesi iğneyle yakma yöntemidir. Elektrot bir iğneyle bölgeye girip çekirdeği ortadan kaybetmek bu tedavinin ana prensibini oluşturuyor.

Pil Takma Yöntemi: Titreme tedavilerinde etkili olan yöntemlerden bir tanesi de göğse yakın bir yerde cildin altına takılan bir pil ile söz konusu çekirdeğe elektrik göndererek çekirdeğin fonksiyonunu ve ritmini değiştirilir. Söz konusu pille elektromanyetik bir cihazla ile iletişime geçerek onu yönetebiliyorsunuz.

Gamma Knife Yöntemi: Bu yöntemde yine iğneyle yakma yönteminde olduğu gibi bir çeşit tahrip etme yoludur.  Tıpkı iğneyle yakma yönteminde olduğu gibi bu yöntemde de çekirdek yakılarak ortadan yok edilir. Gamma knife tedavisi hakkında bilinmesi gereken en önemli şey ise bu yöntemin sadece vesadece talamus çekirdeği için kullanılıyor olmasıdır. Gamma Knife yöntemini iğneyle yakma yöntemindne ayıran en büyük fark ise Gamma Knife’da hastanın kafasına herhangi bir delik açılarak içine bir şeyin salınmamasıdır. Yapılan işlem sadece Gama ışınlarını söz konusu çekirdeğin üzerine götürerek onu yakmaktır. Gamma kinife hakkında bilinmesi gereken bir diğer şey ise bu tedavi diğer iki tedaviden farklı olarak sonuçlarını hemen göstermez. Hastada gözle görülebilecek ya da kolay fark edebilecek bir değişiklik yaklaşık 2-3aysonra meydana gelir.


15 Ağustos 2015 Cumartesi

Parkinson Nasıl Fark Edilir?

Parkinson ile ilgili en yaygın olarak bilinen gerçek hastalığın sinsi bir şekilde başlamasıdır. Yani hastalığın gözle görülür belirtileri başladığında aslında hastalık ilerleme konusunda ciddi bir yol almıştır diyebiliriz. Hastalığın en bilinen ve en kolay gözle görülür belirtisi ise istemli bir şekilde hareket etmeye çalışırken istem dışı titremelerin meydana gelmesidir. Birçok hasta da bu belirtiden sonra ancak muayene için doktor karşısına çıkmaktadır.
Peki bu duruma kadar gelmeden önce kişi bu hastalığa yakalanıp yakalanmadığını anlayamaz mı? Bu sorunun cevabı aslında evettir. Ancak uygulamak ise zordur. Çünkü hastalık aslında heyecanlı durumlarda kendini gösterir. Kişinin heyecanlı olduğu zamanlarda titremesi genel bir gerçektir. Her heyecanlı kişi heyecanın şiddetine göre titremeler yaşayabilir böyle anlarda. Dolayısıyla kişinin heyecanlı bir anda titremesi kendisine normal gelebilir. Bunun Parkinsondan mı kaynaklandığını yoksa heyecandan kaynaklandığını anlaması ise oldukça zor olsa da imkansız değildir. İşte tam bu noktada kişinin kendisini çok iyi tanıması ve kendini ölçmesi durumu söz konusu olmaktadır. Özellikle 50’li yaşlardan sonra başlayan bu hastalıkta, kişi bundan 10 yıl önce de heyecanlandığında da titreyip titremediğini hatırlamalıdır. Dolayısıyla daha sağlıklı zamanlardaki haliyle şimdiki halini kıyaslamak kişiye kendi teşhisini kendisi koyması konusunda yardımcı olacaktır.
Elbette ki her heyecanın kişinin bedeninde ve beyninde yer  ettiği şiddeti aynı olmaz. Ancak benzer durumlarda kişinin daha önceleri titreyip titrememesi kişinin kendi kendisine bir cevap verebileceği bir durumdur.  
Hastalığın yavaş bir şekilde başlayıp daha sonraki yıllarda şiddetini yavaş yavaş artırması da kişinin kendi kendi teşhis etmesi konusunda işini zorlaştırmaktadır. Hastalığın fark edilebilecek bir diğer belirtisi ise titremeler başlamadan önceki yavaşlıktır. Örneğin sol kolunuzun sağ kolunuzdan daha yavaş hareket etmesini fark etmeniz de bu hastalıktan şüphelenebileceğiniz anlamına gelen başka bir durumdur. Tıpkı titremelerde olduğu gibi yavaşlamananın da çok ağır ilerlemesi teşhisin gecikmesine neden olmaktadır.

Yazımızın sonuna gelirken biraz da bu belirtiler ile hastalığın başlaması arasındaki zamana değinelim. Gerek yavaşlama olsun gerekse titreme olsun, belirtilerini gösterdiği anda, bilinmelidir ki; hastalık beyinde yaklaşık 6-8 yıl önce başlamıştır. Yani beyinde 6 yıl önce başlamış olan bir hastalığı biz çok sonraları fark edebiliriz. Dolayısıyla özellikle de 40’li yaşlardan sonra Parkinson hastalığından koruyucu besinleri tüketmekte fayda vardır. Bunların en başında bakla yaprağı, bakla,avrat otu, tarçın gibi bitkiler gelmektedir.  Bu ürünler ile beyin hücreleri kendini daha da güçlendirerek ölümleri ve zayıflamaları engellenmiş olur. 

Parkinson Hastalığı Nedir?

Parkinson hastalığı her ne kadar bir çeşit kas rahatsızlığı gibi görünse aslında beyin hücrelerinde meydana gelen zedelenme ve kayıpların meydana gelmesiyle oluşan bir hastalıktır. Parkinson hastalığının en belirgin özelliği el ve ayaklarda oluşan istem dışı titremelerdir. Bu hastalığın en büyük özelliklerinden bir tanesi ise insan bedeninde çok yavaş yavaş hissedilmesi ve teşhis konulduktan sonra da kişinin ömrü yettiği sürece hayatını buna göre idame ettirmesi gerekmektedir. Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse bu hastalık kişide bir nevi bir huy ya da alışkanlık hali almaktadır.
Günümüz imkanlarına rağmen henüz tam bir tedavi yöntemi olmayan Parkinson hastalığında doktorların amacı ise bu hastalığım semptomlarını yani belirtilerini en aza indirmektir.
İnsan beynindeki dopamin, betinde hareketleri kontrol eden noktalarla sürekli iletişim halinde olan bir sıvıdır. Bu sıvı sayesinde rahat ve kesintisiz hareketler yapabiliriz. Örnek vermek gerekirse masadaki sürahiyi almaya uzandığımızda kolumuzu uzatma aşamasında herhangi bir kesinti ya da takıntı olmaması bir beyin emridir. Beyinde bu emri verme işlemi ise dopamine aittir.
Beyinde dopamin üreten beyin hücreleri belli bir oranda azaldığında –ki bu oran %60’tır- Parkinson belirtilerini göstermeye başlar. Nörodejenerasyon adı verilen bu yetersizlik parkinsonun da başlangıcı olarak görülür.
Hastalığın tam olarak bir tedavisi olmadığı için şuan için en iyi tedavi olarak bu hastalıktan korunmak oluyor. Bu cümle bütün hastalıklar için geçerli olsa da Parkinson gibi tedavisi olmayan hastalıklar söz konusu olduğunda bu durum bir derece daha önemli bir hale geliyor. Hastalığı yakalanmamanın en büyük yardımcısı ise hem stressiz bir hayat yaşamak hem de ağır fiziksel şartlardan uzak durmaktır. Kısacası bu hastalıkla mücadele etmek aslında bir çeşit hayatı yaşama biçimidir. Nitekim hastalığa yakalanan bir kişi içinde aynı şey geçerlidir. O titremelerle yaşamak zorundadır.
Hastalıktan korunmak için biraz da besinlerden bahsedecek olursak, beyindeki dopaminin zengin olmasını sağlayan en önemli besin olarak bakla yaprağı olduğu ispat edilmiştir. Başta yeşil bakla yaprağı olmak üzere baklanın kendisini tüketmek de parkinsona karşı büyük bir koruma sağlar.


14 Ağustos 2015 Cuma

Parkinsona Hangi Bitkiler İyi Gelir?

Sinir sistemi ile beynin arasındaki yıpranmalardan meydana gelen ve özellikle de ileri yaşlarda görülen insanlığın en ilginç ve korkunç hastalıklarından birisi olan Parkinson hastalığına hangi şifalı bitkilerin iyi geldiğini bu yazımızda ele alacağız.
Dünya tıpının henüz çare bulamadığı ve aralarında birçok ünlü isminde yer aldığı Parkinsona, bakalım hangi bitkiler ve yiyecekler iyi geliyor.
Bakla ve Bakla Yaprağı: Bakla yaprağı bir Türk Parkinson hastasının bu hastalığa iyi gelmesiyle bilinirlik kazandık. Hastanın uzun zaman bakla yaprağı yemesinin ardından bilim adamları bu hastanın çağrılarına kulak verdi ve bu bitkinin yaprağının parkinsona faydası olduğunu doğruladılar.
Kara Üzüm ve Suyu: Uzmanlar Parkinson hastalığından korunmak için en etkili yöntemlerden bir tanesinin de kara üzüm olduğunu belirtiyor. Özellikle de kara üzüm suyunu su yerine her gün bir bardak içilmesini öneriyorlar.
Tarçın: Uzmanların Parkinson ile ilgili son zamanlarda yaptıkları araştırmalardan bir tanesi de tarçın üzerineydi. Yapılan araştırma sonucu tarçın kullanan kişilerin kullanmayanlara göre Parkinson riskinin daha az olduğu gözlemlenmiştir. Parkinsonun yanı sıra tarçın bir çok mide rahatsızlığına ve karın ağrılarına da iyi gelmektedir.
Ekşi Yonca: Taze ekşi yonca yaprakları iyice yıkandıktan sonra sıkılır. Gün içinde 4-5 kez civanperçemi çayının içerisine 3-4 damla ilave ederek tüketilmesi Parkinson için faydalıdır.
Güzel avrat otu: Pektin bakımından zengin olan bu bitki parkinsonun neden olduğu kilo alımının önüne geçer.

Yazımızın sonlarına doğru gelirken biraz da bu hastalıkla ilgili genel tavsiyelerde bulunalım. Çok iyi bilindiği gibi bir beyin ve sinir sistemi rahatsızlığı olan bu hastalığın en büyük nedeni kuşkusuz stres ve aşırı fiziksel yorulmadır. Beyin hücrelerinin en büyük düşmanlarından olan stres, eğer yoğun bir şekilde etkinse bu bizim ister istemez sinir sistemimize de etkiler. Yoğun bir stres altında kaldığımızda elimizin ayağımızın titremesi işte bu yüzdendir. Dolayısıyla şunu belirtmeden kesinlikle yazımızı bitirmek istemeyiz. 

Kesinlikle ama kesinlike stresten uzak durun...

12 Ağustos 2015 Çarşamba

Parkinson Hastası Ünlüler



İnsanlığın yakalanabileceği en ilginç hastalıklardan birisi olan Parkinson aynı zamanda beynin ve sinir sisteminin arasındaki uyumu en iyi şekilde gösteren ibretlik bir hastalıktır. En belirgin ve en çok bilinen belirtisi ise ellerde ve ayaklarda ileri derecede titremeler olmasıdır. Bu yazımızda da size bu hastalığa yakalanan yerli ve yabancı ünlüleri anlatacağız.

Micheal j. Fox: 1961 doğumlu Amerikalı aktör bu hastalığa yakalanmış en ünlü isimlerin başında geliyor diyebiliriz. Yıldızı 1985-1990 yılları arasında yayımlanan Geleceği Dönüş dizisiyle parlamıştı. 2000 yılında Parkinson hastaları için kurduğu Vakfa 2000-2006 yıllarında 78 milyon dolar toplamasıyla adını bir kez daha duyurmayı başardı. Aktörlükten de 2000 yılında hastalığının ilerlemesiyle vazgeçti.

Adolf Hitler: İnsanlık tarihinin en tartışmalı liderlerinden olan Hitler de Parkinson hastalığına yakalanan ünlülerden. Parkinson hastalığının yanı sıra cildiyle ve kalbiyle de ilgili ciddi sağlık problemleri olmuştu.

Muhammed Ali: Boks denince akla gelen ilk isimlerden olan Muhammed Ali, uzun yıllardan beri Parkinson hastalığı ile mücadele ediyor. Uzmanlar kariyerinin bu hastalığa neden olduğunu düşünüyor.

Bülent Ecevit: Türk siyasetinin unutulmazlarından olan Ecevit’in Parkinson rahatsızlığı son başbakanlığı döneminde çok ileri seviyelere çıkmıştı.

Anna Neagla: 1904 doğumlu İngiliz şarkıcı ve oyuncu Neagla 25 yıl sahnelerde ve ekranlarda boy gösterdikten sonra Parkinson hastalığından dolayı kenara çekilmiş ve 1986 yılında hayatını kaybetmişti.

Papa 2. Jean Paul: Parkinson hastalığından Vatikan’da nasibini 2. Jean Paul ile almıştı. 2005’te vefat eden Papa, 1994 yılında bir ev kazasının ardından Papa’da bu hastalık tespit edildi.
Fahri Sarar: Ünlü Milli boksör kendisine örnek aldığı Muhammed Ali ile sağlık konusunda da aynı kaderi paylaştı. Hastalığı ilerleyince eşi iki çocuğunu alıp onu terk etti.

Deborah Kehr: 1921-2007 yılları arasında yaşamış olan Altın Palmiye ödüllü İskoç oyuncu da Parkinsona yakalanan ünlülerden.